cilvanamhaberler - Cilvanalı Olmanın Mutluluğu
 
Ana Sayfa
Bursalı Cilvanalılar Halı Sahada Buluştular
Cilvana'nın En Yaşlı Çifti Belçika'da
Köyden mi Geliyorsun Sen?
Cilvanalı Eşler Hakka Yürüdü
Ayvaz Ağa İle Söyleşi
Cİlvana'dan Cıkan Başarının Öyküsü
Cilvanalı Askerler
Cilvanalilar Dernegi Cocuklarida Unutmadi
Cilvanali Mulazim Ozyilmaz
Cilvanali Köylülerimizle Süpriz Buluşma
Köylümüz Şemsettin Palut Ödüllendirildi
Merdali Öksüz'de Hakka Yürüdü
Kazandığı Bileti Eğitime Bağılladı
Yeteneksizsiniz Tr'de Ahıskalılar
Perişan Manga Burs Verdi
Köyümüz Hafta Sonu Gündemini Oluşturdu
Dağın Eteğinde Atatürk Resmi
Fariz Güney'de Hakka Yürüdü
Ahıskalılara Devlet Sahip Çıkmadı
Komşuda Dini Ayin
Memleketimden Kış Manzaraları
Posof Kaymakamına Ödül
Posof'ta Tekvando
Bayraktaroğlu Hakka Yürüdü
Kurbana Gittiler Kurban Oldular
Bu İnsanlara Kim Sahip Çıkacak
Gürcistan'a Gidemiyorlar
Cilvanalı Sair Ertaş Kaya
65 Yıllık Vatan Özlemine Umut Işığı
Almanya Beyaza Büründü
Cilvana Park
Cilvanalı Server Sönmez
Elfene Ulusal Basında
İnönü Stadında Cilvanalı
Tınasgaro Tv Ask Hekıyası
Fr'de Posoflular Elfene Yaptı
Dananın Kafasında Türk Bayrağı
Cilvanalı Ayyıldız Grubu
Adnan Ayrarı Bulduk
Sitemizin 4.yılını Kutluyoruz
Gurbet Elde Cilvanalı Görmek
Bülent Tüter'den Gercek Bir Hikaye
Anılar Senfonisi
Yeteneksizsiniz Tr de Posoflu
Posoflu Karikatur
Ahıksa Ardahan Kardeşligi
Cilvanalı Bacı Kardeş
Köyüne Hasret Ölen Cilvanalı
Tr'den Ahıska'ya Kurban Yardımı
Ahıska'da Bayram Sevinci
Cilvana da Bayramlaşma
Muamma Çözüldü
Ardahan Valısı Ahıskayı Zıyaretı
Köln Radyosu
Posofu Temsil Eden Cilvanalı
Davut Aksoy İçin
Guinnes e Aday Bir Anı
Ahıskalı Akrabalara Posoftan Destek
Ahıskalılar 65 Yıldır Surgunde
Kara Pantur
Cilvanalı Olmak Sorumluluk Gerektirir
Posofta Cumhurıyet Coskusu
Bacı Kardeşın Kader Birlikteliği
Büyük Hayallerler Geldiler Ağlayarak Döndüler
Savcı - Davut – Ruhan üçlüsünden Cilvana’dan bir anı
Cilvana Anıları
Hayaller Gerçekleşiyor
Posofta Seracılık Gelişiyor
Ahıska'dan Posof'a Okumaya Geldi
Dağlar Kara Teslim
Posof Elması
Rektorden Posofa Yuksekokul Sozu
Cilvanalıların Başarısı
Şehitler Çesmesini Tahrip Ettiler
İnegöl’de Eminbeyliler Derneği Kuruldu
17 Bin Ahıska Türkü Anavatana Dönüyor
Gürcistanda Deprem Posofu Salladı
Almanyada'ki Posoflular Yerel Seçımlerde
Cilvanalı Cengiz Ergün
Cilvanalı Dededen Torunlarına Mesaj
Ahıska'dan Mektup Var
Oktay Demirci'den Bir Anektod
Vasiyeti Cilvana'ya
Fransa'dan Posof'un Sesi Dergisi
Cilvanalı Olmanın Mutluluğu
Bilent Ayar'ın Balıkları
Köylümüz Bülent Ergezer
Suskun Bir Cilvanalı
Bordeauxta Cilvana Konusuldu
Milenyum Seyranı’ndan Akılda Kalanlar
Turgay Özkosar Ve Bilent Ayar
Turgay Gürler Anlatıyor
Cilvanalı İki Aile Dostluk Tazeledı
Köyünün Minyatür Maketlerini Yaptı
Posoflular Seyranda Buluştu
Avrupa'daki Cilvanalılar Vekillerini Seçtiler
Posofta Kene Vakası
Dolu Cilvana'yı Vurdu
Posof Helvası Yaptı
Cilvanalıların Hollanda Buluşması
Fransa’da Cilvanalılarla Birkaç Günün Anatomisi
Palut Ailesi Cilvanalıları Flers’de Buluşturdu
Turnuvanın Galıbı Posofspor
Po-Der 2009 6. Seyran Komisyonu Çalışmaları
Kaymakamlık Turnuvası Devam Ediyor
Davut Aksoy Neden Böyle Bakıyor
Gürcistan'dan Mektup Var
Bursa’da Avrupa Konseyi ve Ahıskalılar konulu toplantı yapıldı
Cilvanalı Olmanın Ayrıcalıgı
İmam Yönlendirdi
İstanbulda Cilvanalılarla Birkac Saat
   
 

Acılar içinde Cilvanalı olmanın mutluluğunu yaşamak

 

Geçtiğimiz Temmuz 2009 ayı kelimenin tam anlamıyla bizim için belki de en büyük acıları tatma ayı oldu. Bu aynı zamanda tüm Cilvanalıların da bu acılarımızı paylaşma anı oldu. Ayın ortasında Fransa’da çocukların nafakasını çıkarmak, gurbet elde yaşamını idame ettirmek ve geleceğini kurmak için şantiyede işinin başına giden ve 4 metre kadar yükseklikte iskele üzerinde çalışan köyümüzün genç simalarından Bilent Ayar bir anda boş bulunarak iskele ile birlikte beton zemine kafası ve kolu üzerine düşmüştü. Bu kaza haberini alır almaz hastaneye koştuğumuzda acı gerçekle yüz yüze kalmış komada olan Bilent’in ilk tetkiklerde beyin travması geçirdiği tespit edilmişti. Bununla birlikte beyine giden atar damarın kaşın üzerinde kırılan iki kemiğin arasına sıkışarak kanama olduğu bu yüzden beyin kanaması gibi iki büyük hayati tehlike ile karşı karşıya olduğumuz bilgisi doktoru tarafından bize verildiğinde korkumuz artarak büyük bir ümitsizliğe sürüklenmiştik. Hayati tehlikeyi bize bildiren doktorun kesin bir şey söylemek için en az 48 saatin geçmesi gerektiği ve bu zaman içerisinde de kanamanın durması için dua etmekten başka çarenin kalmadığı bilgisi dahilinde saatlerimizi tutarak hastanede doktorlardan gelen bilgilere kendimizi odaklamıştık.

 

 

news:
Bilent AYAR 1.jpg
Bilent Ayar adı

Cilvana’da Bilent Ayar adını ilk olarak 1982 yılında Ankara’dan yaz tatili için köye gittiğimde Kirman eminin dükkanının karşısında bir grup arkadaşla durup sohbet ederken,Bilent’in ağabeyi Mürsel Ayar’ın eski ortaokuldan çıkarak iniş aşağı inip kooperatife doğru elinde bir belge ile büyük bir sevinç içinde giderken etrafında soranlara göstererek “Bizim Bilent’in takdirnamesi” diye yürürken duymuştum. Cinlikaya mahallesindeki başarılı Bilent adı oradan aklımın bir köşesinde ve daha sonra Kardeşim Turgay’ın köyde ve devamında da Fransa’da en samimi kardeşten öte bir arkadaşıydı. Bende yıllardır Bilent’i hiç Turgay’dan ayırt etmedim. O da beni hep ağabeyi olarak gördü ve saygıda hiç kusur etmedi.

Özellikle 1980’li yıllarda Bilent Ayar ve arkadaşlarını köyde sevmeyen bir kişi bile çıkar mı? Bilent Ayar ve o dönemdeki arkadaşları her ne kadar da gençlik hataları yaptıysalar da taş atıp peşine koşan yapılarından dolayı, en önemlisi de herkese yardım etmek için koşan bir karekterlerinden dolayı köyde en sevilen kişilerden olduklarına defalarca şahit olmuştum.

 

Kardeş acısı

İşte böylesine bir kardeş acısı içimi kaplamıştı. Sadece benim mi? Başta eşi İlkay, çocukları, kayınları ve daha o gece Türkiye’den dönen ve 15 dakika gibi kısa bir süre içinde acı haberi alan kardeşi Tuncay’ın içini de bu tarifi zor acı kaplamıştı.

Hastanenin acil servisinde doktorların ağzından çıkacak haberleri beklerken yanımda olan Posoflular Dernek başkanı ve aynı zamanda da enişte olan Arileli Yener Demirci ile bir ara dışarı çıktık sigara içmek için. Daha sigarayı yeni yakmıştık ki arkadan Aytürk gelerek dizüstü yere kapıldı “Burhan abi durum sandığımızdan da kötü. Bilent enişte…” dedi arkası gelmedi.

O an dizlerimin bağı çözüldüyse de bir an önce içeri koşmak istedim. İçimi kaplayan umutsuzluk içerisinde geri döndüğümüzde toplantı salonunda doktoru hasta hakkında genel bilgi veriyordu. Doktorun ağzından çıkan kelimeleri pür dikkat dinleyip cümlelerinden bir umut sözcüğünün yer almasını bekliyorduk. Eşim Pervin doktora direkt bir soru yöneltti. “Hastamız bizden tarafa mı? Ne diyorsunuz? “

Doktor “Bunu söylemek için çok erken. Durum çok ciddi ve hastamızın hayati tehlikesi söz konusu. Aile olarak her türlü olumsuzluklara hazırlanmalısınız. Maalesef şu an durum bu. Her türlü önlemi aldık bekleyip dua etmekten başka çaremiz yok. Hastamızı an be an tüm tıbbi imkanlarımızla izliyoruz” deyince içimizde var olan umutları söndürmek istemiyor durmadan ağlayan eşi İlkay’a biraz olsun moral vermek istesek de kendimize de lazım olduğu için bir türlü beceremiyorduk. Aile efradından duyan gelmiş kalabalık olmuştu hastane.

Hastayı hazırlayıp aileden birinci derece yakınlarına gerekli hijyenik ortamın sağlanıp dezenfekte yapıldıktan sonra sterilize elbiselerle gidip ikişerli olarak yoğun bakımda hastayı görebileceğimizi ifade etti doktor. Daha sonra hastane görevlisi tarafından organize edilen ziyaret yapıldı. Komada olan Bilent’i makinelere bağlı uyurken gördüğümüz birkaç dakika bize umut ışıkları yaksa da içimizdeki korkuyu atabilmek için doktorun ifadesine göre 48 saate ihtiyacımız vardı. Bizde saatlerimizi ayarlayıp bu 48 saati beklemeye başladık. Nedense saatler bir türlü geçmiyor sabah ise bir türlü olmuyordu. Yorgun bitap düşmüştük ancak kimsenin gözünde zerre kadar uyku yoktu. Buna evde çocuklar da dahildi. Yalnız eve sabaha yakın geldiğimizde bizim gözyaşlarımız arasında çocuklara anlatmaya çalıştığımız duruma Bilent’ın ikinci oğlu 13 yaşındaki Ümit “Ne ağlıyorsuz babam güçlüdür bunu da yenecektir. Göreceksiz” diyerek umut veriyordu.

 

Telefonlar susmadı

Eve döndüm hastaneyi tekrar arattım, sabah saat 05.00 – 05.30 arasıydı. Durumunda herhangi bir değişiklik olmadığı bilgisini verdiler. Kafamı yatağa koymuş ve yorgunluktan olacak ki uyumuştum. Telefonun sesine kalktığımda Köyde izinde olan Bilent’in kaynı Ahmet arıyordu. Haberi almışlardı, benden bilgi istiyordu. Bir anda panikledim, bir süre bocalamadan sonra “Ahmet şu an uykudan uyandım az sonra seni arayacağım” diyerek telefonu kapayıp zaman kazandım. Ben telefondayken öteden eşim Pervin hastaneyi arayıp yeni bilgi almış ve bana “Şimdi aradım hastaneyi beyin kanamasının durduğunu ancak travmadan dolayı değişikliğin olmadığını” söylediler. İşte bu güzel bir haberdi aslında hemen Ahmet’i çevirdim bu sevindirici bilgi ışığında genişçe bilgi verip her hangi bir yere gitmemelerini ve bizden gelecek habere göre hareket etmelerini söyledim. Ahmet Ardahan’a gidiyordu. Köyden ardı ardına başta Bilent’in kayınpederi Cengiz Yelbaş, ardından Sümmani Bilici olmak üzere sürekli arayıp bilgiler alırlarken neredeyse köyden ve dışarıdaki köylülerimizden ardı ardına telefonlar geliyor Bilent’i soruyorlardı. Bizde her sevenlere ve köylülerimize cevap yetiştirmeye çalışıyorduk.


Uzaklardaki ailelerin çaresizliği

Olayı haber alan başta aileden yakınları kardeşleri saat geçmeden telefona sarılıp Bilent hakkında yeni bir gelişmenin olup olmadığını soruyorlar. İstanbul’dan Gürsoy, Bursa’dan Kamil, İnegöl’den amca Teviddin hoca, daha isimlerini sayamayacağım niceleri…

Çileli bir yolculuktan sonra akşamüzeri Bordeaux’ya varan Mürsel ağabey’in telefonu hiç susmadı.

Daha hastaneye gidemediklerini söylemesine rağmen karşı taraftan belli ki diken üzerine olanlar inanmıyorlar kötü bir şeyin olduğunu düşünüyorlardı. Telefonun öte ucundakileri ikna etmek imkansızlaşıyordu. Genç ve sevimli Bilent’in kötü haberini duymak ve gerçekten umut verici bir açıklama iyi anlamına gelecek bir kelime duymak için uzaklardan çaba gösteriyorlardı.

 

 

Anneye söyleyemedik

Hastaneden çıktık yolda gelirken Arabanın içinde konuşurken İnegöl’de olan anne Saniye ablanın psikolojik halini düşünüp haber verilip verilmeyeceğimizi Mürsel ağabey ile konuşurken arkadan Özkan telefonu çevirdi. Başladı annesiyle konuşmaya. Bordeaux’da olduğunu bahsetti. Ama bir türlü tutturamadı söylemeyi. Mürsel ağabey yufka yürekliydi, “Sırası değil” dedi.Dolayısıyla da Özkan sadece tatil için geldiklerini söyleyerek atlattı.  Ya da biz öğle zannettik, ana yüreği sezmişti bir şeyler olduğunu ama sırasıyla konuştuğu çocuklarına da inanmıştı bir kere…

 

 

 

 

 

Ümitsizlik içinde umut ışığı aramak

Ertesi gün öğle saati oldu hastanede doktor ziyaret saati öncesi yine aileyi topladı son durum hakkında geniş bilgi verdi. Travmayı ve ardından olabilecekleri tarif etti. Beyin fonksiyonlarının henüz yerine gelmediği biraz daha zamana ihtiyaçlarının olduğunu söyledi. Bunun karşısında beyin kanamasının şimdilik durduğunu ancak yeniden açılabileceğini fakat bunun artık kendilerini korkutmadığını çünkü hortumla girip akan kanı ilaçlarla temizlediklerini, beyin zarının dışında kanamanın olduğu için onun önlemini aldıklarını söyleyerek bize büyük umut yakarken öte yandan halen hastanın bize doğru dönmediği tüm olumsuzluklara hazır olunmasını tekrar ifade etmeleri içimizdeki umut ışıklarının sönmesine neden oldu. Buna rağmen tüm tedbirlerin alındığını ve travmanın tehlike boyutunu görmek için beklemek gerektiğini ifade ettiler. Kolunda ve yüz kısmında kırıkların olduğunu bununda şimdilik öneminin olmadığını söylediler.

 

25 saat sonra gelen umut ışığı

Büyük bir umutsuzluk içerisinde fakat hem ailede çocuklara hem kendimize hem de arayan dost ve akrabalara moral olması açısından umut ettiğimiz ümit içinde beklerken geçmek bilmeyen saatlerin ardından akşam olmuş biz yine hastanede akşam üstü ziyaret saati öncesi doktorun iki dudağı arasında çıkacak cümle içinde aradığımız ve umut anlamına gelebilecek bir kelime duymak isteyecektik. Doktor geldi yine biz aileyi toplantı salonuna aldı ve işte o beklediğimiz açıklamayı şu ifadelerle açıkladı. “Hastanın ne derece ciddi ve ağır bir durumda olduğunu biliyorsunuz. Hala da ciddiyetini koruyor. Durumu oldukça ağır. Ancak beyin fonksiyonlarında ümit verici gelişme var. Kanama şimdilik durdu. Pazartesinden itibaren kolundaki kırıkları için ameliyat programlandı.” dediğinde içimden bir oh çekerek hemen sorumu sordum “Hastamızın hayati tehlikeyi atlattığını söyleyebilir miyiz?”

Doktor “Şimdilik evet. Fakat her an değişme olabilir. Buna karşılık gerekli tüm tıbbi tedbirler alınmıştır. Bekliyor ve hastayı sürekli izliyoruz. Lüzumlu ve son çare olarak görülürse hasta beyinden ameliyata hemen alınabilir. Bilginiz olsun. Şu an ihtiyaç görülmedi biraz daha zamana ihtiyacımız var.”

İşte olaydan 25 saat geçtikten sonra gelen ilk umutlu bilgi buydu. Aile olarak hep birlikte temkinli bir sevince boğulduk.

Daha sonra içimizdeki umudun her geçen saatte yeşerip büyüyerek artmasına ve Travma sonucunda beyinde herhangi bir kalıcı hasarın bırakmaması için dua ederken uzun sürecek komadan çıkmasına odaklandık.

 

Hollanda döküldü

Sabah saatlerinde haberi alan ve 1200 kilometrelik bir yolu kat etmek için Hollanda’dan yola çıkan Ağabeyi Mürsel ve yengesi Ayşe, Kardeşi Özkan, Ablası Nurten Eniştesi Gürsel ve kardeşi Ersoy izin ayının tam ortasında yol boyunca sıkışan trafik ve tam yoğun bir saatte girdikleri Paris trafiğini saatlerce bekleyerek geçip bir an önce kardeşlerine ulaşmak için çekilen çileler vız geliyor ama Bordeaux’ya ulaşamadıkları için de dakikalar saatler geçmek bilmiyordu. Bu stres içinde geldikleri Bordeaux’da karşıladığımızda yaşadığımız duygu yüklü anları tarif etmek ve kaleme almak neredeyse imkansız.

 

 

 

 

 

Acı üstüne acı yaşadık

Bursa’da yaz tatilinde olan kardeşim Turgay’ın çocukluktan beri devam eden en samimi kardeşten öte bir arkadaşı olan Bilent’in bu kazasını duyunca hemen ilk olarak beni aradı. Uzun bir süre onu ikna etmeye çalıştım. Maalesef kazanın doğru olduğu ancak komada olmasına karşın hayati tehlikeyi atlattığını söylemem onu biraz olsun rahatlatmıştı. Ardından neredeyse tüm Bursa duymuştu. Annemle konuşmak için Bursa’da evi aramıştım, annem yanı başında olan telefonu kaldırarak cevap verdi.

Daha ilk sözü “Ola Bilent nasıl oldi?” deyip boğazında sözcüklerin düğümlendiğini fark ettim. Bilent’i o da Turgay’dan ayırt etmezdi. Çok severdi. Annemin üzülmesine aslında bende üzüldüm. Bir süre benimde boğazımda kelimeler düğümlendi.

Bir cesaret bulup “Anne Bilent tehlikeyi atlattı. Durumu iyi sen üzülme, bak yarın hastaneden seni telefonla konuşturacağım” diyerek ona moral vermeye çalıştım. Birazda kazanın nasıl olduğunu anlatarak konuyu geçiştirdim. Başka konularla ve kendi sağlığı ile devam ederek telefonu kapattım. Sonra da yarın ben Bilent yerine kimi konuşturayım derken aklıma Özkan geldi. Kardeşi Özkan ile konuşturacağım düşüncesi içinde o geceyi de atlattım. Ertesi gün Maalesef annemin vefat ettiği haberini alınca bir anda şok geçirdim.

 


news:
1249467429680.jpg
Ana kaybetmenin tarifsiz acısı

Bir toplantıya gidiyordum. Direksiyonda oto yolda seyir halindeyken Bursa’dan kardeşim Turgay telefonla aradı, yanında ağlayan kızların sesi ve “Abi annem, acil gel diyebildi.” Elimden telefon düştü arabayı kenara çekebildim. Bir süre annem gözümün önüne geldi ve öylece kaldı. “Nasıl olurdu, daha akşam konuştum sapa sağlamdı. Gerçi hastaydı, bugünde diyaliz günüydü. Ama ölüm gerçeği uzaktı” gibi kafamda birçok karışık duygular geçerken kendimi koyuverdim. Çocuk gibi sesle ağladım bir süre. O an içimdeki acıyı şimdi bile kaleme alamayacağım gibi Bursa’da cenazeden sonra iki gün uyku tutmamıştı beni. Gece yataktan kalkıp gözümün önünden bir film şeridi gibi geçen geçmişi yaşarken kendime “Hadi Burhan bu kadar yazıyorsun, her duygunu kaleme alıyorsun, başkalarını haber yapıyorsun, hatta kitap yazıyorsun, güya yazarsın şu an kalbindeki şu tarifsiz ana kaybetmenin acısını da yaz bakayım” dedim. Yazmayı denedim ama o acıyı kelimelerle ifade edemediğimi içimdeki o tarifsiz olan acı yüklü duyguyu kaleme alamadığımı anladım. Tekrar attım içime halende saklıyorum. Bunca tecrübeden sonra anladım ki anne kaybetmenin acısı tarif edilemezdi.

 

Telefonlar bir kez daha susmadı 

Yine başta köyüm Cilvana’dan olmak üzere bu acı haberi alan dost, akraba ve komşularımız Bilent’in ardından annemin vefatından dolayı duydukları üzüntüleri ifade ederlerken başsağlığı dileklerini ileterek acılarımıza ortak oldular.

Evi arayan birçok dostumuz, akrabamız ve kelimenin tam anlamıyla eşikten beşiğe Cilvana’daki köylülerimiz en başta olmak üzere Dünyanın dört bir etrafında yaşayan ve haberi alan köylülerimizden adeta sıraya geçmişçesine taziye telefonları geldi. Birçoğuna o karışıklık içinde bizzat cevap veremezsek de daha sonra ikinci üçüncü hatta beşinci defa arayanlar yanında görüşemediğimiz dostlarımızın taziye telefonları açtıkları ve acımızı paylaştıkları haberleri isimleriyle birlikte tarafımıza ulaştı. Ayrıca yakında olanlardan duyan tüm köylülerimiz bizzat gelerek cenazede bizleri yalnız bırakmayarak acılarımıza ortak oldular.

Bizim bu acı günlerimizde bizzat yanımızda olan tüm köylülerimize uzaklardan telefonlarıyla ulaşarak acımızı paylaşan tüm dostlarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Bir kez daha Cilvanalı olmaktan son derece mutlu olduğumu düşünerek kendimi şanslı addediyorum.

 

Hayata geri dönen Bilent mutluluğu

25 saat boyunca bizlere hayata veda ettiği korkusu yaşayan Bilent Ayar’ı Allah öncelikle eşine, çocuklarına, ailesine ve tüm sevenlerine bağışladı. Aradan geçen süre içinde acı üstüne acı yaşasak da hayatın devam ettiği ve hayatta taşıdığımız sorumluluklar gereği sabır içinde kaldığımız yerden yola devam etmeliydik. Çünkü bizim acımızı bile maalesef fırsata çeviren örümcek kafalılar da vardı çevremizde. Verdikleri zararın bir gün kendilerini vuracağını bilmeden…

 

Bursa’da kaldığım ve ana kaybetmenin acısını yüreğimde yaşadığım müddetçe Fransa’dan Bilent’in durumuna odaklanmış gündelik olarak haberleri alıyordum. Geri döndüğümde ilk işim Bilent’i ziyaret etmekti. Düşündüğümden daha iyi bulmam beni son derece memnun etti.

 

Burhan ÖZKOŞAR / Bordeaux – Fransa


 
Bugün 33 ziyaretçi (43 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol