Fransa’nın Bordeaux kentinden İlfan Palut dostumuzun oğlu Ufuk ile gelini Netice çiftinin düğün merasimlerine katılmak üzere Flers kasabasına doğru yola çıktık. Kalabalık bir grupla çıktığımız yolda daha önceden vermiş olduğum bir sözü yerine getirmek için öncelikle Vahit ağabeyimin misafiri olacaktım. Ancak Vahit ağabey Türkiye’ye yazlığına çoktan gitmişti bile. Vahit ağabey kendisine verdiğim tarihi unutmamış yazlığının bulunduğu Burhaniye’den telefonla beni aradı. “Burhan programda bir değişiklik yapıp erkenden gelmem gerekiyordu. Ancak seni kesinlikle çocuklar bekliyor. Sakın programını değiştirme” demişti. Tabi ki benim programımı değiştirmem mümkün değildi. Çünkü bu arada ben L’Aigle Türk Kültür ve Yardımlaşma Derneği başkanı ile önceden randevulaşmıştım. Hürriyet gazetesi için bir toplantı tertip edilecek ve sorunlarını dinleyecektim. Dolayısıyla biz direksiyonu Türkçe adı Kartal olan L’Aigle’ye doğru çevirdik. Vahit ağabey yoktu ama oğlu Serkan ile sürekli telefonla iletişim halindeydik. için geç kaldığımızdan bizi arayıp sürekli yerimizi öğreniyordu. Tabiri caizse dört gözle yolumuzu bekliyordu Serkan bizi bekliyordu. Hatta yol üzerinde aldığım bir haberi yazıp gazeteye geçmem gerektiği. Fransa’da yetişmiş ve akrabalık dostluk sorumluluğunu taşıyan biri olarak adeta beni büyülemişti. Vahit ağabeyin yerini çoktan doldurmuştu.
Cilvanalıların sıcak dostluğu
Kartal’a (L’Aigle) geldiğimizde Serkan ile Hollanda’dan amcaoğlu Ulgar gelmişlerdi. Birlikte eve döndüğümüzde bizi yine Hollanda’dan Ulgar ile birlikte gelen enişte Yüksel evin girişindeki terasta barbekü önünde etleri çevirirken karşıladı. Enişte Yüksel ile ilk tanışmamızdı. Sevecen, sempatik ve alçakgönüllü bir kişilikti. Aslında biz birçok düğünde mutfaklarda Vahit ağabeyi görmüştüm. Buradaki görüntüde enişte de kaynatasını aratmıyordu.
Sempatik aile
Ergün ailesinin fertlerinden Serkan ve eşi Ayşe, evin abisi Atilla ve eşi yine Cilvanalı olan Saliha tam da Cilvanalıya yakışır alçakgönüllü, güleryüz ve sevecen tavırlarıyla olağanüstü bir misafirperverlikle karşıladılar. Çocukları özellikle Selin zeki tavırlarıyla kurmuş olduğu cümleleriyle Türkçeye ve Fransızcaya aynı anda hakim olması Fransa doğumlu ve o yaştaki bir çocuk için pek rastlanır durum değildi. Serkan’ın kızı Gizem ise utangaç ve hanım hanımcık bir kız. Erkek çocuklar dışarıda top koştururken daha yeni imekleyen evin Efe’si ise terasta bahçe kenarında çiçekleri koparıyor, evde ise dolaplara tırmanarak kendisine oyun alanı geliştiriyordu. Biz Cilvana’da saha yapmayı planlarken Efe kendisine her ortamda saha ayarlamıştı. Yalnız tek problemi Hollanda’dan gelen amca Ulgar’dı. Pek yıldızları paylaşmıyordu belli ki…
Vahit ağabeyle bir anekdot
Vahit abi ile köyden tanışıyoruz. Dostluğumuz eskiye dayanır. Köyde çocukluğumdan Vahit abiyi hatırlıyordum. Büyük ihtimalle 1983 yılı olacak. Vahit abiyi yaylada seyranda daha iyi tanıma şansını yakalayabilmiştik. Çünkü Vahit abi o yıllarda biz gençlerle yakinen ilgilenmişti. Aradan birkaç yıl geçmişti. Yine Yaylada bir seyranda ve daha çok da amcaoğlu Savcı’nın düğününde davul zurna eşliğinde bolca yöremiz oyunlarını büyük bir ustalıkla oynarken kaçkeyi defalarca ve ardından çalınan tek oyunlarda Ankara misket özellikle de Konyalıyı adlı oyunları birlikte defalarca oynamıştık. İnanılmaz bir iletişim kurmuştuk. Aramızdaki yaş farkından dolayı çok saygılı olmaya çalışırken onun bana karşı yakın sevgisi aradaki yaş farkını ortadan kaldırmış iki gerçek arkadaş seviyesine indirgemişti. Daha sonraki yıllarda da karşılaştığımızda kısa süreler içinde de olsa o sevgi saygı hiç kaybolmadı. Aradan yıllar geçti. 2005 yılında çocuklarımızdan oluşan ve sorumlulukları bana ait olan, Fransa’dan 6 ve 3’de Ankara’dan lise ve üniversite öğrencisi toplam 9 genç alıp ata baba topraklarını tanıtmak havasından teneffüs ettirmek, suyundan içirmek için Posof’a gittik. Her beş yılda bir yapılan büyük Cilvana Seyranımızı yaptık. Cilvana’da müthiş doğa güzelliği içinde tarla çayır turlarından sonra kalkıp Doğu Anadolu’dan başlayan ve orta Anadolu, Kapadokya, Akdeniz bölgelerinde devam eden ve Ege ile Marmara’da son bulacak bir Türkiye’mizi tanıtma gezisi planlamıştık. Kapadokya ayağında Ürgüp’de kaldığımız bir otelde sabah kahvaltısı yaparken tanıdık bir ses kulağıma kadar ulaşmıştı. Kafamı çevirdiğimde inanılmaz bir tesadüf Vahit abi eşi Gökçek abla ve yeğeni Ulgar ile eşi Bilgen onlarda dörtlü Anadolu turundaydılar. Büyük tesadüf aynı otelde konaklamıştık. Vahit ağabey ve Ergün ailesi ile gençlerimizi tanıştırıp sohbet etmiş kısada olsa hasret gidermiştik. Aradan birkaç yıl geçti, bir gün Vahit abiden telefon aldım. Yeğenim Melek için yeğeni Özkan’a elçiliğe geliyordu. Oturduk belki 5-6 saat süren bir konuşmamız oldu. Ama biz daha konuşacaklarımızı yarı etmemiştik. Fakat bizim konuşmamızı bitirip asıl konuya geçmemizi sabırsızlık bekleyenler vardı. Babalar sıkışıp ter dökerken biz amcalar rahat bir şekilde konuşmamızı sürdürüyorduk. Nasip oldu gençlerin istekleri doğrultusunda Ergün ile Özkoşar aileleri dostluğumuzu akrabalıkla perçinleştirmiş olduk.
Flers ‘deki Cilvanalılar
L’Aigle’den geçirdiğim bir günün ardından Ulgar Ergün ile birlikte Flers’e geçtik. Ulgar gele gide yolu ezberlemiş nerede radar var bildiği için önde arkada da bizim direksiyonda Sedat var. İki kafadar 110 kilometrelik yolda uçuyorlardı. Pek hazzetmesem de sessizce sadece yol kenarından doğa güzelliğini seyretmekle yetindim. Sonuçta sağ salim gelebilmiştik Flers’e. Basse Normandie bölgesinde ki bu şirin ve tipik bir Fransız kasabası olan Flers’e Cilvanalı akını olduğunu gördüm. Genelde Posoflulardan oluşan bu kasabada Cilvanalı köylülerimizde az değildi. Fakat çoğunluk dışarıdan gelmişti.
Hollanda’dan 3 kafadardan sürpriz
Hollanda’daki Cilvanalı köylülerimizin özellikle bazı aktivitelerine sevinerek ama büyük bir gıbta ile de izliyorum. Her aşamada Cilvanalı olmanın ayrıcalığını yaşayan bir nesil öncü gençlerimiz kafalarına koyduklarını da yapmaktan geri durmuyorlar. Uzaktan da olsa bizde bu arkadaşlarımıza büyük bir zevkle katılıyoruz. Ancak bir farkla, onlar son anda sürpriz yaparken biz önceden programladığımız şekilde buradan sizlerle de paylaşıyoruz. Biz düğün evi İlfan Palut’un evinde terasta otururken bir baktık bu 3 kafadar Hollanda’dan kalkıp gelmişler. Muammer Koçer, Ruhan Ermen ve Köksal Koçakoğlu. Köksal gelir gelmez uzaktan gözlerimin içine bakıp “Sen böyle her gittiğin yeri yazarsan bizde seni böyle takip ederiz. Takiptesin ona göre” diyerek latifesini patlattı.
Uyumlu Cilvanalılar
Demokrat hacı arkadaşım Köksal sabah namazını kılınca yoldaşlarını alıp çıkmış yola. Ben Köksal’ı kendilerine benzettiklerini düşünürken baktım gerçek bir demokrat olan Muammer abi “Hayır biz anlaşmalıyız. O bize biz ona saygı ve sevgi içinde hareket ederiz. Bizim aramızda sorun olmaz. Uyumlu Cilvanalılarız” diyerek kendilerine gelecek eleştirilere de göğüs gereceğinin işaretlerini verdi. Bu aşamadan sonra kimse de pek bir şey söylemedi zaten.
Cilvanalılar Flers’de buluştu.
Flers’deki Cilvanalılara ağırlıklı Bordeaux’dan olmak üzere dört bir etraftan gelen Cilvanalılar da katılınca kalabalık bir topluluk oluştu. Düğünde gençler eğlenirken bir ara yakında kahvenin terasını Cilvanalıların parsellediği haberi Ğumeliler tarafından bize ulaştırıldı. Biz salonda kalan birkaç Cilvanalı kahveye daha yaklaşmadan bir günlük yoldan kahkaha sesleri duyuluyordu. Sırayla geçmiş anılar anlatılıyor usta mizahçı köylülerimiz Seyfettin Ekici (Seyfo), Enver Sönmez, Turgay Özkoşar’dan oluşan grup anlatıyor diğerleri ise basıyorlar kahkahayı. “Yahu yeter artık bir senelik güldük. Karnımız ağrıyor” diyorlardı. Bir fasılda biz katıldık gülme krizlerine ve oradan ayrılıp salonun yolunu tuttuk. Salonun dış alanında Cilvanalı gruba iki uzun masa oluşturuldu. Anılar mizahsen olarak anlatılıyor kahkahalar atılmaya devam ediliyordu.
Yetmedi gece de devam
Düğünden sonra Şentürk Kurtuluş’un yeni açmış olduğu restoranında randevu verildi. Düğün sona erince bir grup Cilvanalılar olarak köylümüz Puma mahallesinden Şentürk Kurtuluş’un mekanında buluştuk. Sabah saat 04’de kadar devam eden bir kahkaha tufanı ile birlikte günümüzü sonlandırmıştık.
HABER:Sedat ÖZKOŞAR